14 Kasım 2010 Pazar

Kış gelmiş yazlıklara, sonbahar dediğin hüzünlü ve yalnız bi şey!


Evet hüzünlü bir sonbahar günü, hava son ılık güzelliklerini sunuyor bizlere, uzun bir tatilin başındayız ve bugün hayatımın en güzel haberlerinden birini alıyorum. Çocukluk arkadaşım, kardeşim, bütün zamanların en sevilen dostu, ahretliim sonunda bir bebek sahibi olacak! Hayatta en çok istediği şey mutlu bir aile ve sevdikleriyel sağlıklı bir yaşam olan bu naif, iyi yürekli, mükemmel insan kadar bunu hakeden başka birini daha tanımıyorum sanırım. Sonsuz bir mutluluk içindeyim kesinlikle...

Şu karşık günlerde bana bunlar da teselli oluyor... Bir de okudukça, yazma aşkının artışı var. Evet bir gün bunu yapacağım ama yarını düşünmeden, düne takılmadan bugünde kalmayı başarmalıyım önce. Bunu gerçekten yapabildiğimde, alacaklarım yanıma kar kalacak ve sonunda fire vermeden doldurmaya başlayacağım zihnimi. Tüm saçmalıkları eleyip, yarayanları süzdüğüm, çöplükleri bir kenara bıraktığımda yapacağım bunu...

Ama denemekte bir sakınca yok değil mi? Geri dönüp okuduğumda bana bile haz vermeyen bazı şeyleri yazmak, en azından onları bir daha yazmamak gerektiği konusunda beni yönlendiriyor. Bu da bir adım sonuçta. Bir de tam anlamıyla bir şey demeden, bir şeyler anlatmaya çalışmak, benim bile kafamı karıştırırken, okuyanların bunu anlamasını beklemek saçmalık.

Çelişik olduğum kadar karışık ve anlaşılmazım. Kendime bile. Ama gevezeliğimi durduramıyorum. Parmaklarım da geveze, fikirlerim de.. Kendime bakıyorum, evet ben de gevezeyim ancak içimin ne kadar geveze olduğunu siz bilemezsiniz. Bazen bu yüzden hiç yalnız kalmayacağım için çok seviniyorum. O kadar geveze ki içim, beni hiç yalnız bırakmayacak. Moralimi bozsa, beni aşağı çekse ya da depresyondan çıkarsa da, iyi ya da kötü olsa da hep orada olacak. Tıpkı iyi bir dostun yapacağı gibi. Demek ki kendimi tanıma yönünde bir adım atmış bulunuyorum. Herkesin söylediklerindense kendi söylediklerimi dinlemek belki de beni, yıllarca aradığım benliğime götürecek ilk adım olacaktır...

Derin derin konuşmaktan sıkıldım. Hatta kendimi Doğan Cüceloğlu gibi bile hissettim bi an. Psikolojik çıkarımlar yapıp, daha iyi bir karakter ve güçlü bir psikoloji sahibi olmak hakkında konuşmak... Bazen çok yüzeysel de olabilirim ve bunu seviyorum...

Ben sanırım yaşamayı seviyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder