4 Aralık 2011 Pazar

Kelebekler gibi 1 2 3 ...

Hani bulutların üzerindeydik, hani süzülüyorduk martıların kanatlarında? Şimdi ne bu sinir Allah aşkına? Tanrılar aşkına? Kuru fasulye pilav aşkına (yanında da salatalık turşusu)?

Kendimdeki bu ani dengesizlikleri ben bile anlamıyorum ki birinin anlamasını bekliyim. Ama müdahale edilsin, dokunulsun, hakkında konuşulsun istemiyorum: "Oğlum bu ne sinir lan bi kendine gel" denmesini istemiyorum. Kimsenin bana "Neyin var?" demesini istemiyorum. Bi salın di mi? Sormayın ne var, cevabı "Bok var, yirsin?" olacak.Sonra da "kendine gel lan sinirlenme" diceksiniz.

Ya siz her şeyi yargılıyorsunuz, her şeyi eleştiriyorsunuz, kimse mutlu değil, kimse tatmin olmayı bilmiyor burda. Sanırım kimse hayatındaki kıymetli şeylerin, sevginin, bağlılığın, sadakatin, güzel şeylerin kıymetini bilmiyor. Kimse iletişim kurmayı bilmiyor, kimse içmeyi bilmiyor, kimse yaşamayı, mutlu olmayı bilmiyor. En kötüsü de ne biliyo musun? Kimse mutlu etmeyi bilmiyor! Mutlu etmeyi bilen adam, yanında durulası, hiç bırakmadan bir ömür geçirilesi adam.

Adamsın, buldum seni, sobe!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder