13 Haziran 2014 Cuma

Çık bunalimdan yaz geldi!

Bazen icine girdigin sıkıntılı ruh hali seni yorar, anlarsin neyin seni kastigini, sen! Dusuncelerin! De bi sey yapamazsin. Aynen devam edersin hayatina! Keske sinirlerini yatistiracak bi sey olsa! Oyle zamanlarda inanc da iyi bir ilac ask da! İyi ki hayatimdakilere sahibim! Bunu dusunup, kaybetmis olabileceklerini bugun de kaybetmedigine seviniyorsan, hayatindakilerin kiymetini daha iyi anlarsin.

Gozlerim kalabaliga bakiyor ama gordugum iki kisi!

11 Haziran 2014 Çarşamba

Kızım ört üstünü ört... Sıkı giydir... İnce çıkarmışsın çocuğu... O ne üstündeki senin? ... Saane ooolm


Engel olamıyoruz yolda yürürken bile müdahale etmeden! Dün bir teyze "ay kızım çok örtmüşssün onun üstünü" diye seslendi ta karşı kaldırımdan! Ula sanane teyze, esiyodu örttüm üstünü sonra da oynuyo çocuk almadım elinden penye battaniyeyi.. Bugün de iki adım ötemizde Tütü halaya gidiyoruz, güneş var, bi teyze yine karşı kaldırımdan "aman yavrum çok tatlı maşallah ama güneş geliyo ona ört onu ört ayyyy" . İki dakika güneş görmesin mi bu çocuk sabahın 11'inde? Ayrıca müdahale etmesen ölür müsün?

 Türk kafası üzerine birçok kez yazdım! Biz dayanamayız, yaradılıştan gelen bir dürtümüz var, karşı kaldırımdan yürüyen birine " o tip ne ya!" Diyo musun? Diyosun. Türksün sen! Yoj avrupai insanım ben, yok ben yüzümü batıya döndüm, 15tane ülke gezdim falan hikaye. Hamuruna eklenmiş bi kere, karışmadan didiklemeden duramazsın. Eeen rahatım diyen kadın: sevgilinin facebook şifresini biliyorsan eğer "ben ona o kadar güveniyorum ki facebook şifresi var zaten bende ama bakmaya ihtiyaç duymuyorum, özel bir alan orası, ben de onun yerinde olsam bıy bıy bıy bıy" yeme beni bacım! İlla ki mesajlarını milattan öncesine kadar kontrol etmişsindir, bi şey bulamamışsındır, ondan bu rahatlık!

Keşke oğlumu bu kalıplardan uzak yetiştirebilsem ama ben de Türk'üm illaki bık bık edicem karışıcam, sorucam, hiç bi şey yapmazsam laf sokucam! Valla oğlum için üzülüyorum şimdiden, ne kadar rahatsız olsak da bu huydan suydan, illaki yapıcaz bunları ve o da yolda yürürken gördüğü bi çocuk için "şekle bak lan!" Deyip arkadaşlarıyla gülecek. Keşke herkes herkesi olduğu gibi kabul edebilse, savaşmayıp sevişsek hep.

Bütün dünyaaa buna inansaaa biiir inansaaa.... Yağmur yağacak galiba.

9 Haziran 2014 Pazartesi

Heppi


Hayat bana guzel! En sansli zamanlarimi gecirdigimden eminim, yarin ise basladigimda oglickuyla yaptigimiz bu yuruyusleri o kadar ozleyecegim ki! Ustelik buyuyecek ve yeterince buyudugunde eskisinden daha az sevimli olacak 😊 

Bisikletler, patenler, icilen kahveler, yapilab sohbetler. Hayatta tadilasi, gorulesi, okunasi, izlenesi oyle cok sey var ki!

Su an oglumun ruzgar yuzune vurdukca ciglik atmasi ve eglenmesi gunumu o kadar guzellestirdi ki, mutlu olmamak elimde degil!


8 Haziran 2014 Pazar

Oglan bizim, kiz bizim!

Guzel insanlarin yaptiklari her seyden buyuk zevk aliyor insan. Evine gittiginde senin orada olmandan buyuk zevk alan ev sahibiyle vakit gecirmek cok keyifli ya da evine geldiginde senin herhangi bir kusurunu aramadan sadece seninle mutlu bir ani paylasmak, anilar biriktirmek isteyen insanlara hazirlanmak da keyif, onlarla gecirilen vakit de... Beklentisiz, tasasiz, obsesyonsuz insanlarla takilmak. Gamsiz, kedersiz huzurlu bir hayatin, en cok da saglikli psikolojinin anahtari. Hastaliklarin bir cogu strese bagli klisesini yinelememe gerek yok sanirim, oylesine bir hayat ki zaman mevhumunu kavrayip sindirebilmek mumkun degil. Ben kuantum fiziginden falan anlamam, dolayisiyla hayatta bircok seyin cevabini bulmakla ilgilenmiyorum. Felsefedense sosyoloji benim icin daha gecerli. Dolayisiyla ister "sığ" de ister "basit" sorgulayarak ve arastirarak bir omur gecirmek cok isterdim ama bircok seye oldugu gibi buna da tahammulum yetmez. Ben incelemeyi ve cikarim yapmayi, az bilgiyle sohbet kurup guzel vakit gecirmeyi yegliyorum. Sanirim sosyalist devrimcilerdense hippi kafasi bana daha uygun :) ye, ic, guzel vakit gecir. Savasma, sevis! Hihimm.

Buraya nereden geldik peki? İki haftalik mukemmel bir dugun maratonundan. Bana bunlari dusunduren sey: guzel insanlarin dugunleri de guzel oluyor, misafirlikleri de, agirlamalari da agirlanmalari da... Bu iki hafta suresince oyle guzel anilar gozlerimin onunden gecti, uzerlerine oyle guzel katlar cikildi ki, her zamanki gibi "dahasini istiyorum, hemen planlar yapmaliyiz, mutlu olmaliyiz, Allah'im ne guzeliz! Cok daha guzellerini de hakediyoruz" gazina geldim. İnsanin yakin dostlari guzel olunca kendini guzel hissediyor, kendinin aynasi olurmus ya cevresindeki insanlar, sahipleniyor, gurur duyuyor. 

Ama iyi eglendik!


4 Haziran 2014 Çarşamba

Oku oku adam ol!

Bestseller'lar hakkında diyeceklerim var! Hangisini okusam ezelden beridir en büyük hayalim ve mutlaka bir gün gerçekleştireceğim "kitap yazmak" eylemi bana : "ulan ben de yazabilirim, bu çok da yaratıcı olmayan yüzeysel bir hikaye" duygusu veriyor ve gaza getiriyor. Ne zaman klasikleşmiş, kült ya da kurgu olarak sarmal ötesi kitaplar okusam : " sanırım beynim küçük benim, ben daha adamın kurgusunu tam çözemedim, bi de bu tarz başarılı bir eseri kendim yazmak mı? Waaaay out of my league!"


Sarah Jio'yu daha önce de bi kaç günde okumuştum ama 2 günle bu kitap " en hızlı okuduğum kitap" sınıfında altın madalya kazandı. Şimdi bu çerez nitelikli, akıcı, insana film izliyormuş havası veren ve kesinlikle devamını merak ettiren tatlı kitabı okumak beni "hımm çok entellektüelim, bakın gözlüklerim piercingim ve dövmemle kulaklıklarımı takar köşemde nietzsche'mi omurum" havası vermediği kesin. Tam bir " uzanmışım kumsala, biraz da çilek erik dişleyim de 2 sayfa daha okuyayım, ah tatlı rüzgar" modu kitabı.

İçerik hakkında spoiler vermek istemiyorum ama anne olduğum için beni ekstra meraklandırmış da olabilir, zira yıllar önce kaybolan bir çocuğu araştıran bir gazetecinin olayı çözerken bir yandan sarsılan evliliğini de çözümlemesiyle gelişen olaylar dizisi denebilir içerik için.

Kitabın isminin de mayıs ayında görülen bir kar fırtınası sonrası yazar tarafından öğrenilmesiyle bu tabirin zamansız soğukları adlandırılmak için verilen bir ad olduğunu öğreniyoruz, ki benim hoşuma gitti bana sanki bol bol evde oturup cam kenarında böğürtlen yiyebildiğin sicak bir kış mevsiminden bahsediliyor havası veriyor (çok mu oburum:)

Bu kitabın ardından tabi yine bir fifty shades of grey denemem oldu. Bu sefer kitaba daldım. Bu kitabı ne zaman elime alsam 25-30 sayfada "what's the big deal maaan!" Havasına giriyorum (kitabı ingilizce okuyorum ya havaya giriyorum:)) 


Bu kitabın orijinal dilinde okunması taraftarıyım. Herkes tarafından da okunmamalı, bu kitabı kaldıramayacak olan milyonlar yaşıyor bu ülkede. Tabiki ben de "işin içine sex katarsan çok satar! Garanti bir kitap yazmış" fikrine katılıyorum, başarısının bununla alakalı olduğuna da tabi ki inanıyorum, ancak kitabın milyonları çekmesinin sebebi de doğal anlatımı bence. Gerçekten bir üniversiteli kızın yerine heyecanlanıp kendinizi Chrisrian Grey'in suitinde, helikopterinde buluyorsunuz. 

Neden orijinal okunmalı? Şöyle söyliyeyim: bana her zaman dublaj da eğreti gelmiştir, bunun yanında dirty talk olayı bence türkçeye yakışan bir şey değil ve " I don't make love, i fuck! Hard!" cümlesinin türkçe çevirisini okumanın bana aynı etkiyi vereceğini sanmam. Türkçe konuşan bir Christian Grey hayal gücümü kısıtlar :)

Şimdi gelelim bu yüzeysel ama milyonlara ulaşmış kitapları neden okuduğuma; dünyada okuyacak o kadar çok kitap, o kadar çok başarılı insan, o kadar çok öğrenilmeyi bekleyen hikaye, o kadar çok duygu var ki. Bunlara bir de izlenmesi gereken yüzlerce film eklenince, bir yerden başlamalı insan ve bu kitaplar yukarda da söylediğim gibi benim "ulan ben de yazabilirim aslında!" Cesaretimi artırıyor, daha çok okumak için gaza getiriyor!

Kocaman bir kütüphanem olsun istiyorum, kışları içinde kaybolayım! 


28 Nisan 2014 Pazartesi

Hey mama! Üretici çığlıklar!

Hava böyle yağmurluyken evdeysen ya kitap okumak, ya film-dizi seyretmek ya da miskin miskin uyumak istiyor insan. Dışarıdaysa da manzaralı bir cafede lounge müzik eşliğinde kahve ya da sıcak çikolata da olabilir. Çok mu klişe? Bunu söylerken ne yapıyorsun? :) senin yaptığın şeyden iyiyse hiç de klişe değil inan.

Yaşam o kadar hızlı, ömür o kadar kısa ki, okuyacak o kadar çok kitap var, görülecek o kadar çok yer var ki! Çalışmak (ya da 8-6 bir patron için söylenenleri yapmak diyelim) bu sürecin yüzde 80ini kapsarsa eğer, mutsuzluk işten bile değil! Kesinlikle sonu bunalım. Evdeyken de boş durmamak, üretmek, okumak, izlemek, gezmek, anılar yaratmak gerek.


Bu da bi çanta denemesi, he olmuş mu? Kullanır mıyım? Bilmiyorum sanırım olmadı ama ikinci denemem için çok başarılı bence, üstelik yapa yapa iyileşeceğini düşünerek, yapabileceklerimi araştırarak baya ilerleme gösterebileceğimi keşfettikçe bu hobi olayı beni daha çok mutlu ediyor.

Bunun yanında resimden de uğraşabileceğim bir diğer hobi olarak bahsetmiştim, geliştirilmeye açık şekilde yeniden çabalarıma maruz kalıyor. Sonunda bir Picasso olmam belki ama birkaç arkadaşımın duvarını süslerim :)



Oğlumun kapısını da şenlendirdim, bu da ilk denemelerimden biri. Sanırım zamanla buna figür ve şekiller ekledikçe çocuk odası tabloları yapabilirim. Hem resim hem keçe olayını kombine etmiş olurum:)


Yaniburada anafikir canımız sıkılmasın, evde darlanmayalım, bebekle ilgilenmenin zorluğu arasında kendine vakit ayırırken bir yandan da bir çıktısı olsun falanto filanto. Bebe ağliiiiiii

20 Nisan 2014 Pazar

Evde sushi denemeleri


Hamile kalmadan once sushiye merak salan Altar, sonunda homemade sushi olayini gerceklestirdi ve coook eglendik:) araya hamilelik girince tarihi gecen bozulan malzemeler oldu, malum malesef soyali ve cig yiyecekler yasakti. Ancak sonunda oldu:) Sadece carrefour'dan yapilacak alisverisle evde yapilabilecek super eglenceli bir o kadar zor aktivite.

 

Turuncu leZzetli seylerin adi Masago , balik yumurtasi oldugunu ogrenmeden once daha lezzetli geliyolardi tabi ama kendimi cani hissetsem de hala sevmekten kendimi alamiyorum! İnsanoglu dogadaki en kotu yaratik cidden, kabul! Ama soyle klnar gibi kizarmis tavuk, lop lop et, mangalda kuzu eti falan! Hadi hadi agzin sulandi :))

Neyse, sonraki favori malzemem yengec surimi, acayip lezzetli gercekten. Sushi pilavinin yapismasini saglayan pirinc sirkesi ve nori yapraklari da evde sushi yapimi icin gerekli vazgecilmezlerden. Kesinlikle super eglenceli bir deneyim oldugunu soyleyebilirim. Malzemelerin tamamini buyuk marketlerden ya da internet siparisiyle temin edebiliyorsunuz. Oyle kursa falan da gerek yok, youtube uzmantv videolari yetiyor. En zor kismi ise sarmak!


Pirinclerin yapismamasi icin ellerin surekli islatilmasi ve islemin yavasca ama kuvvetle yapilmasi gerektigine karar verdik. Altar'in bu istekli ve girisken halleri sayesinde cok sevdigimiz ve yemeye kalktigimizde 150liradan asagiya odemeden kalkamadigimiz bu yemegi evde bogulana kadar yiyebilecek ve malzemeleri istedigimiz gibi yapabilecek hale geldik! İster susam koy, ister avokado, ister tariflere bagli kal istersen icindeki malzemeleri pisir, cigbalik onyargisindan kurtul!

Bence kesinlikle denenmeli, bizim birkac haftada bir geleneksel noodle senliklerimize ek olarak artik sushi gunlerimiz de olacak. Yakin zamanda fajita'ya da el atsak fena olmaz:) bir bakarsin dunya mutfagi misafirlerimizin onune gelmis! Gel ablaaa geeel!


17 Nisan 2014 Perşembe

Gece sessizliğinde bilmem sana da olur mu, bir gerginlik çöküyor bana. Çocukluğumla ilgili bir travma mı var bi inip bakmak lazım! Saçma sapan korkular yaşıyorum geceleri: tam uykuya dalacakkan o en çok korktuğum sekiz bacaklı pislikler geliyor gözümün önüne tüm detaylarıyla, sonra balkonu düşünüyorum; "Ulan hava sıcak diye camı da açık bırakıyoruz ama 4.kat mördüncü kat, hırsız tırmanıp girmesin balkondan, iç kapının kilidi de yok! Ananıski... Gece gece bi gölgeyle karşılaşmak! Amanın!

Lan nerden sardım bu saatte manyak manyak korkuttum kendimi. Oğlan ağlasa da yedirip uyusam ben de, saat yeni 12 oldu ama ben paramormal activity moduna bağladım evdeki sesleri dinliyorum.

Böyle durumlarda kafayı dağıtmak lazım, tv açılabilir mesela, ya da telefondan bir oyun oynanabilir. O sırada arka pencereden birinin baktığını düşünmeden , ınınızki....

Ben yatıyom ya!


Hopçiki bom ilk elişi denemeleri

Kızlar bu şş çok zevkli, sanırım elim alışıp güzel şeyler yapmaya başladığımda bu post'a bakıp güleceğim, çünkü cidden komikler :) ilk gözağrısı dedikleri şey bu olsa gerek!


Bunlar ilk coaster denemem. Silikon tabancam ve terzi makasım olduğunda daha güzel sonuçlar almaya başlayacağımdan eminim. İlk deneme olduğundan yorgan dikişi konısunda da henüz acemiyim. Bebek işleri el verdikçe denemelerime devam etmeyi planlıyorum, umarım daha önceki hobilerim gibi olmaz bunun da sonu! İşi profesyonelleştirebilmek için önce amatör olmak gerek! Şimdi profesyonel annelik işime dönmeliyim, zira alt değiştiriciim. Beni özleyin anacım, baaaaaayy!

14 Nisan 2014 Pazartesi

Cok dusunce, cogu zaman hic aksiyon. Sonuc: bunalim!

O kadar sabirsizim ki! Her sey bir an evvel olsun istiyorum; okudugum kitaplar emen bitsin, oglum hemen soylediklerimi anlasin, evim hemen temizlensin, bir sey istedigimde hemen yapayim, kararlarim hemen sonuc versin! Bu beni hep basladigim seyleri yarim birakmaya goturuyor! 

 
Okumaya basladigim fransizca kitaplarla beraber, hikayeye kendimi kaptiracagima ne kadar iyi fransizca konusmak istedigimi dusunuyorum. Bir yandan; sus ve hikayeye odaklan Burcu! derken, diger yandan; daha cok kelime anlami ogrenmeliyim, her gun kartlara mi calissam acaba? Ya da bir kursa basliyim de ders verecegim ogrencilerim icin yontem ogreneyim...diyorum. Kafamda deli sorular, ne okudugumdan bir sey anliyorum ne de diger dusunduklerimi yapabiliyorum. Boylece fikrim sadece fikir olarak kalip beni gun be gun kendimden tiksinmeye, basiretsiz oldugumu dusunmeme sebep olmaya itiyor! Ayni sekilde oglumla gecirdigim vakti daha nasil etkili ve faydali hale getirebilirim diye dusunmekten kafamdaki hic bir eylem planini uygulayamadan bodoslama davraniyorum, ustelik bunu yaptigim icin kendime sinirlenmek oglumu da benim gibi gergin ve sinirli biri yapacak diye korkuyorum. Bir yandan bu korku tetikleyince de dogru durust davranamadan tahammul sinirlarim benim de Doruk'la beraber aglamama sebep oluyor. 

Bunlari neden yaziyorum? Yakin zamanda psikologa gitmeye karar verdim, bunu aksiyona gecirmeden once ucretsiz psikoterapi yontemi olan blogging olayina kendimi vereyim de olmadi gider o koltuga uzanirim dedim. 

Hayirlisi!

13 Nisan 2014 Pazar

Bahar gelmis yaz gelmis, carsiya kiraz gelmis

Yaz gelmis, mangalcilar sahili gri dumanlara ve et kokularina boyamis, gezmeler daha bi coskulu, gobekler kalcalar daha bi rahatsiz edici hale gelmis, biz potiyi gezmeden gezmeye suruklerken aylar su gibi akip gecmis! Artik adim atma, calismaya baslama vaktidir! Bu hafta aksiyona geciyorum kesin kararimdir!


Bisiklet, paten, kaykay, scooter cikmislar sahile, ama sen bisiklet yolundasin, heey burasi sahil yolu, insanlar yuruyo burda! Pofff les gibi et kokuttu gorgusuzler! Falan nidalari kavgalari esliginde İstanbul daha da kalabaliklasan yeni bir cinnet yazina daha girmekte. Bu yil da az yagan yagmurun etkisiyle yine araba yikayanlara "cikcikcik israftan baska bi sey degil" bakisimizi atmaya haziriz sehirce. 

Ne garip daha dun hayatimiz: samdan'dan alinan karisik dondurma esliginde sahilde iki tur atip gozlemecilerde bir gozleme yemek, aksamina kiyi kosede gizlice bira icmeceler şeklindeyken şimdi koca bir sehre alistik, bi de utanmadan sahiplenip, bizden sonra gelenlere kizmaya " ulan herkes de istanbul'a geliyor, bok var gel!" demelere bile basladik. Aah ah, hayat cidden insani celiskilendiriyor annem. 

Neyse yine oradan oraya atladim, ne soyledigimi sasirdim:) haydi ben pazar keyfine devam balim.

12 Nisan 2014 Cumartesi

Degirmenlere karsi...

Cocukluk arkadasima bebek ziyaretine Cerkezkoy yollarina dusmusken hep aklimda :Allah'im gezmeyi ne kadar cok seviyorum!, yollarda olmak ne kadar guzel, bana cocuklugum gibi mutlu bir ruh hali cagristiriyor. Havalimanlarina bayiliyorum cunku ucaklari cok seviyorum(ucmayi cok seviyorum diyecektim ama fazla havali geldi :)


Daha dun cocuklugumuzu yasadigim arkadasimla bebeler kucakta takilmak gayet ilgincken bir de bunun torun ayagi var! Allah saglik verir de kanser manser olmazsak toruncivezlerle falan takilmak guzel olur ya. İyice manyaklastim! Aile sarhoslugu, saadet patlamasi ya da cildirma falan seklinde tanimlanabilir. 

Neyse saka maka ben bu yel degirmenlerini cok seviyorum lan! Ne guzel degiller mi ya? Yesil de guzel, mavi de sari da! Bunlari tokilestiren zihniyetin taaaa ....

Ben kitabima devam edeyim :) yine icimde anarsist soylemler, sisteme sovmeler, yaziklaaar olsunn kaderin boylesineeeee yaziklaaar... Gunes ne guzel batiyo lan:) moda giremedim:)


11 Nisan 2014 Cuma

Hem ziyaret hem ticaret

Bugun oglum arkadasi Melina'yi ziyarete geldi, ziyaretimizin amaci da hem ziyaret hem de is planlarimiz. Konsept olusturma asamasinda notlarimiz alindi, ilk isimizin planini annemizle bu aksam paylasiyoruz. İsi gucu gectim de bu minikler omurlerince arkadas olup birbirlerini sevsinler 💙💜💚💚

10 Nisan 2014 Perşembe

Balerina cif temizlik bezinizdiiiiiir



Eve gelen yardimci hijyen teyzelere soylemek istediklerim hep icimde kaldi. Abla perdeleri de yikayalim, su koltugu silelim mi, o kapilar, o cekyatin alti... Yok ben soyleyemiyorum, ne kadar yaparsa yapiyor. Bu yuzden ben soylemeden en cok yapanini bularak bu konuya bi cozum getirdim. Bu yonumun psikolojik analizini yapmam icap ederse de azicik eziklik olabilir belki? Ama eziklik olsa ben de kendimden ezik buldugumu ezerdim, hos bu ezme de degil. Ucret karsiligi bir hizmet aliyosun sonucta, ama o da boyle teyze ya temizlik falan yapiyo, annemiz teyzemiz gibi bi teyze kiyamiyorum ki, oturtup dinlendiresim, kahve borek ikram edesim geliyo... Hayatta bu yuzden hic patron olamayacak bir kafadayim sanirim ama icim rahat, mis ibi uyuyorum, vicdanim pir u pak, zengin olamiyoruz iste, senede bi tatil yapacaz binbir tatil sitesinin vidyosunu izleyip acik bufeleri yuzunden bi siparis patlatip durdugumuz yerde sisiyoruz da yine bi otel begenemiyoruz. Daha dogrusu bir hafta got yaymaya 5000tl verip acimayacak kadar paramiz yok, azicik fakiriz ama olsun, Afrika var, Somali mesela. Onu birak İran'da recm var lan! Cok sansliyiz ya (yay olmak guzel, optimizmimi seveyim) hadi ben ablaya yemek soyledim, o geldi :)

9 Nisan 2014 Çarşamba

İlimon yanaktan...

Sanırım bugun yazmak için en uygun mekandayım, sokaktayım...

Uzun zamandır gezmelere tozmalara ara vermişş birine göre gayet hızlı bir sosyalleşme süreci geçiriyorum, evime 100metrelik pastanede limonata içmek şu an benim için büyük mutluluk. Küçümsemeyin, insan aylarını eve adayınca bakkala gitmek bile bir aktivite :)

Neyse bu hafta kendin için ne yaptın ey cemaatı müslimin? Ben kendim için plan yaptım yine. Genel aksiyonum plan yapmak şeklinde. Harekete geçtiğimde inşallah bir şeyler olacak. Kendi çapımda hareketlerimi ise beni ilerletmeyen hareketler sınıfına yerleştirebiliriz. Misal: ütü yapmak, dün iki sepet ütüyü bellemiş biri olarak kendimle gururlu ancak yerinde sayan bir birey olduğumu kabul etmekte fayda var( kızım yaptığın banaysa öğrendiğin kendine diyen anama sesleniyorum: anne öğrenmeseydim de şimdi öğrenirdim yani çok da zor değilmiş)


Sonrasında güneşli bir güne bir limonata ayırdım.

Eşliğinde hayaller, umutlar ve planlar... İlerleme mi? İlerliyoruz ya işte, ruhen ve fiziken hep ilerliyoruz, yaşlanıyoruz arkadaşım...

2 Nisan 2014 Çarşamba

Trt Ankara Radyosu Çok Sesli Korosu eşliğinde meditasyon

Evet projects on the way! Bu ay çalışmalara başlıyoruz bakalım. Aklımda başka bir proje daha var ama silkinip okumaya başlamak zorundayım. Hayat bu aralar cidden bal badem. Yeniden limoni ekşili günlere gelmeden elimden biraz iş gelmeli.

Daha iyi yazmak için de aklımdaki diğer uçuk projemi gerçekleştirebilmek için de şu boş zamanımda günlük en az 4 5 saatlik bir okuma rutini oluşturmalıyım. Nasıl mı? Önce bir radyo seçeyim, bir de fonu olsun... Radyodan " sen bir şahinsin ben garip serçe, artın kalbime demirden pençe..." Ve çiftetelli müzik yükseliyor :) sanırım klasik müzik, sözsüz enstrumantal bir şeyler daha iyi olacak. Trt rasyo 3 genelde en sık dinlediklerimden. 


Okumak istediğim şeyi seçmem gerekiyor, genelde tercih şansım olmasını ve birkaç şeyi bir arada okumayı seviyorum, yaylıktan kopacağım yakında hevesim kaçasıca!

Her neyse, ortamı hazırladığıma göre biraz da kafamı boşaltmalıyım. Kendimi Rize'nin, Trabzon'un yaylalarında mis gibi doğayı solurken hayal ediyorum, dışarıdan gelen kuş sesleri de rahatlatıyor. Camı da açalım en iyisi... Istanbul'da hava serin, martılar bacalarda, deniz hala köpüklü...

Sanırım şu an çok iyiyim, bu fırsatı kaçırmamalıyım, sonra devam ederim...

28 Mart 2014 Cuma

Springer

Baharla birlikte zihinlere yaz kafası geldi çattı, zayıflama telaşı bi yandan, ayaklara pedikür zorunlu hale geliyor bir yandan! Ancak ülkece çıldırmanın eşiğini çoktan geçtik, sanki herkesin kafasında huni var ! Ne facebook'a bakmak istiyorum, ne twitter'a! Hoş bazılarına bakmak istesem de bakamıyorum: yassah! Ülkemizde ağzına sıçılsa Yarabbi Şükür diyecek insanlar olduğu için bana özgürlüklerini haklarını önemsememeleri saçma gelmiyor. Malesef uzun senelerdir, en çok da bizim gibi düşündüğünü sandığımız, zamanında oy verdiğimiz insanların katkısıyla itilen insan yerine konmayan milyonlar, karşılarına kendilerine onları dinleyen bir muhattap buldukları anda peygamberleştirdiler. Şimdi onlara kızmaya hakkın var mı? Kızıyorum kızıyorum da en çok muhalefete! Bizim gibi düşünen, barışçıl, insanlık haklarına özgürlüklere saygılı, modern ve gelişimi destekleyen açık görüşlü insanlar gibi düşünen dürüst siyasetçiler hiç mi olmayacak? Olmayacak sanırım. Ben de siyaset okudum ve sonunda tiksindim, midesi olan siyasete bulaşmıyor ki... Ortam hep yalancıların elinde! Umidim hala direnen, siyasette kalan arkadaşlarımda!

Yani öylesine dayanamıyorum yüzünü görmeye, sesini duymaya(kısılmış haşi hariç, o ben
 Çok güldürdü) ama eğitimimin bana verdiği objektiflikle anlamaya çabalıyorum bizi bu hale getiren sebepleri, analiz etmeye çalışıyorum! Bu zemini hazırlayanlar onlar gibi düşünenler değil, tam tersine kendi halkımı eğitimsiz, susuz, hizmetsiz bırakan öncekiler! He şimdi çıkıp da yaşlıların, büyüklerin: Ulan hata bizde! Zamanında bize hizmet edilmediğinde demokratik haklarımızı kullanmadık, o hizmet etmeyenleri tepemizden indirmedik, ah vah ettik de şimdi iki metro, kilometrelerce yol sağlık hizmeti için kendimizi satıyoruz! demelerini tabi ki beklemiyorum. Sadece : Yahu sizin zamanınız geçmiş, elinizi eteğinizi çekmiş bitkilerinizi yetiştirmeye, organik tarıma başlamışsınız da eğitimimize 20bin tl harcayıp 900tl maaşla çalışmaya başlayan mühendisler bu ülkenin gençleri. Üstelik onların ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan, tüm halkının değil sadece kendi gibi düşünenlerin yanında olan, yanında olduklarını diğerlerine düşman eden bir zihniyet tarafından yönetiliyorsunuz. Evlatlarınızı "sen sus! Anlamazsın! Büyükler konuşurken küçükler susar, biz ne dersek o olur! " zihniyetiyle yetiştirdiğiniz için, sizlerin de böyle yönetilmek istemeniz normal, ancak hatırlatayım toplumdaki m tecavüzcüler yasakçı ailelerin yetiştirdiği cinsel kimliği ve dürtüleri bastırılarak yetiştirilmiş varlıklar(insan diyemiyorum), katiller, suçlular anaşiz edilsin... Zengin, fakir fark etmez, olay zihniyette bitiyor... Ne olursa olsun sevemeyeceğiniz bir çocuğu doğurmanın bir anlamı yok! Yargıladığın sınıflandırdığın çocuklar bizim çocuklarımız diyemiyorsan, yahu sen ne söylediğini sanıyorsun ne hakla benim , çocuğumun hayatına ne yaşadığına ne giydiğine karışırsın diyemiyorsan... Üzgünüm ama sen de işbirliği yapıyorsun ve tarih bu utancı yazacak! Karanlık bir dönem, belki de doğru demokratik bir yönetimin doğum sancısı! Ancak 2023 te değil! Planladıkları her neyse bu ülke onların düşündükleri Türkiye olmayacak! Ben bu gençleri seviyorum, ne olurlarsa olsunlar onları sevebiliyorum ve benim gibi düşünen (hala) çok insan olduğundan eminim!

30 Mart 'ta ne olursa olsun, bahar geldi! Her kışın ardı bahar, sonrası yazdır! Ümidini kaybetme, sinirlenme, sınıflama! Nefret sana kaybettirir arkadaşım, cahille tartışmaya girme, dinle, anlat! Seni seviyorum, cahile benzeme!

11 Mart 2014 Salı

Bugün günlerden yas!



Bir evlat ki, 15. Yaşını göremedi, hastanede günlerce aylarca uyudu, sonunda umidini yitirdi bu ülkenin insanından. Çünkü hala mitingler dolup taşıyor, çünkü hala insanlar görmek istemiyor, vahşiyiz, acımasızız, doğadaki en aşağılık varlığız biz insanlar! 

Oysa o da büyüseydi, aşık olsaydı, okusaydı, bari en azından direnseydi! O zaman da ölmeyi, böyle vahşice saldırılmayı haketmeyecekti de ailesi onu ekmeğe gönderdiği için ömürlerince üzülmeyecekti! Oysa onların suçu değil, direnen binlerce gencin suçu değil, hatta onu vuran polisin bile suçu değil! Tek katil var, malum korku hegamonyasının başında ülkeyi kaostan kaosa sürükleyen! Adını anmak, sesini duymak, yüzünü görmek istemiyorum. Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü yapıyor da cahil halkımın en okuyanı, en paralısı bile ülkesini satıyor bu hatipin dilinden! 

Allah sonumuzu hayır etsin! Evlatlarımızı Berkin'in yaşadıklarını yaşamaktan korusun, onun mekanı cennet, katillerinin sonu hakettikleri yer olsun!

10 Mart 2014 Pazartesi

Sözler ve çalışmak!

 

Kararlı bir şekilde kendimi planlamaktan başka çarem yok! Sizin hayatınızda neler oluyor bilmiyorum ama ben kendiminkini istediğim şekilde planlamak yolunda adımlar atıyorum. Bebeğim büyüyene kadar yavaş ilerleyecek olan bu süreç beni geliştirecek.

Arkadaşımın bebeği de henüz doğduğu ve ufak olduğu için beraber planladığımız iş kurma süreci şu an için relantide. Bu kesinlikle vazgeçtiğim anlamına gelmiyor. İş, her şeyden önce bizlerin iyi hissetmesi ve kendine güvenini canlı tutması için gerekli bir motor kuvvet.

Bebeğimle ilgilenmek ve onu sağlıklı bir şekilde büyütmeye çalışırken, sinir harpleri ve gerilmelere karşı kendini korumak şu an için günümün çoğunluğunu meşgul ediyor ancak her gün yazmaya ve içindekeri size aktarmaya karar verdim. Böylece daha kontrollü bir ilerleme kaydedebilirim.

Hayat boyu yapmayı istediklerimizin peşinden koşarız ve planlar yaparız. Benim için kafam hep planlarla doludur ancak bunları gerçekleştirememek her zaman en büyük problemim olmuştur. Yay burcu sabırsızlığı ve tezcanlılığı ile çabuk elde edemeyeceğim şeyler üzerinden hevesimi kaybedip tek ve uzun süreli mutlu bir uğraş edinmektense ufak ufak birçok uğraşa başlıyor ve vazgeçiyorum!

Vazgeçmek yok, fransızca ve resime devam edeceğim bunlar benim en güzel yeteneklerim ve geliştirilmeyi hak ediyorlar. Belki de yakın zamanda fransızca bir blog yazmaya başlarım!

İşte buradada da yaptığım gibi her an planlarıma bir yenisini ekliyorum ancak bunların üzerinde teker teker çalışacak enerjiyi bulmam gerekli! Hava bugünkü kadar isli ve pusluyken biraz zor görünüyor! Haydi alın kahveleri de iki dedikodu yapalım kızlar. :)

6 Mart 2014 Perşembe

Askin halleri, baska baska bizler...


Bugun izledigim bu filmde (Norwegian Wood, 2010) Midori'nin askin kendisine ifade ettiklerini tanimlamak icin anlattigi hikaye gercekten cok hosuma gitti:

Beni oylesine sevsin ki, canimin cilekli kurabiye istedigini soyledigimde hemen kosarak bana cilekli kurabiye alip getirsin. Geldiginde "artik canim cilekli kurabiye istemiyor" deyip kutuyu camdan aaagiya atayim.

Bunun askla bir ilgisi oldugunu sanmiyorum diyen Toru'ya:

Tabi ki var. Ben kutuyu attigimda "haklisin, benim hatam demeli. Sonra beni mutlu etmek icin ne yapabilecegini sormali: Cikolatali mus ister misin ya da cheesecake" 

Peki bunu sordugunda ne yaparsin?

Onu severim!

5 Mart 2014 Çarşamba

El ele bir omur

El ele bir omur gecirecegimize soz veriyoruz ya evlenirken, sonra birkac sene sonra "artik ask yok aramizda", "tutkumuz bitti", "artik onu taniyamiyorum" gibi bahanelerle kaciyoruz ya birbirimizden. He iste kacamayacagimiz ayrilamayacagimiz tek el evladimizin eli! Evladini terk edebilen anne turu var mesela, insan degil o! İmkanlar sartlar demesin kimse! 

 
Bu el bir kez tutuldu mu baglanilir. Omurluk bir macera baslar. Artik hicbir sey eskisi gibi degildir. Bu, kacilasi, ozgurlukleri kisitlayan, korkulasi bir degisim degil! Aksine, korkmayi birakip tadini cikarabilenler icin, icinde bir hayat buyutup sonra onun gozlerine bakmak, minicik ellerinden tutmak tam bir mucize!

Agladiginda onunla aglayacak kadar uzulmek, yemeden onu yedirmek! Klise degil yemedim yedirdim diye bir sey var!

Olan bir diger sey de "ingaaaa!" , tam olarak ingaaa diye agliyor bu bebeler :)

Bu mutlulugu tadmayi isteyen herkesib tatmasini dilerim Allah'tan! Bu minik elleri tuttuktan sonra renkler daha canli !

28 Şubat 2014 Cuma

Karar aşaması geride kaldı ama henüz çok işimiz var!

Anne olmak, işle ev arasında kalmak, bir sürü soru : "çocuğumu ihmal eder miyim? , sabahın köründen akşama kadar çalışmadığım bir işim olsa daha iyi olmaz mı? , ama ya yapamazsam? , denesem ne kaybederim ki? , bugun de bir şey yapmadım, zaman geçiyor ya yapamazsam ve ekonomik sıkıntıya düşer bunalıma girersem?" . Tüm bu sorular ister istemez kafamı kurcalıyor her anne gibi. Yolun başındayız henüz. Bakmayın eskiden küçüktük, birinin 40 yaşında olduğunu öğrendiğimizde " oooooğğğh 40 mı? Yaşlı o be, ör o yakında"  tepkileri verebilirken, şimdi 60 yaşında vefat etmiş birinin ardından " gençmiş adamcağız" diyebiliyoruz. Algı hep içinde bulunduğun duruma göreceli.

Neyse kafamdaki projelerden birine karar vermiş ve ortağımla az da olsa yol alabilmiş olmaktan mutluyum! Yakın zamanda aksiyona da başlayabileceğiz ancak öncesinde minişlerimizin biraz büyümesi gerekiyor. Bu süreç de o kadar eğlenceli ki! En azından karar verdiğimiz iş kolu, her zaman mutlu insanların neşelerini artırabileceğimiz aktiviteleri kapsayacak. Planlarımı burada açıklamayacak olsam da en azından takip edeceğimiz yolu ve markamızın hareketlerini buradan paylaşacağım. Yarın bir gün ünlü olduğumuzda, kimsenin takip etmediği bu blog üzerinden birçok insanın deneyimlerimi takip edebiliyor olmasını dilerim. Umarım işimizin ilerlediği ve dönüş aldığımız zamanları paylaşacağım.

Bu aşamada önemli olan birkaç şeyden bahsetmem gerekirse, ana fikrimiz olan empatiyi, iş kurarken de hep motor güç olarak kullanmakta fayda var. Böylelikle kibiri bir kenara bırakıp çevreden gelen olumlu eleştirileri yapıcı şekilde kullanabiliriz. Yapacağımız işin içeriği ne olursa olsun, başarısı bireysel özveri ve çabalardan gelir bana göre. Dolayısıyla hayata, çevreye ve insanlığa artı değer katabilecek bir iş yapmak her zaman için birinci önceliğimiz.

Kısa sürede işle ilgili detaylarla döneceğim. Şimdi biraz annelikten bahsetmek istiyorum...

6 Şubat 2014 Perşembe

Başlarken

Şimdi sorun bana dün planladıklarından kaç tanesini yapabildin ya da elle tutulur neye başladın diye. Kocaman bir hiç! Konuşup da bir haltı beceremediğimden değil bir aylık bir bebeğim olduğundan huuuu! Kendinize gelin o kadar da kolay değil elbet.

Şimdi, yapılacaklara yeniden bakmadan evvel dışarıdaki havanın ne kadar mükemmel olduğundan bahsetmek istiyorum. Şubat ayındayız ve hala güneş var, kuşlar cıvıldıyor, bir yandan açık camdan sızan inşaat sesleri geliyor(şükrediyorum çünkü yakında inşaat da yapılmadan dikilecek binalar diye korkuyorum. Bunlar da eskinin Antika seslerine dönüşecek: tahtalar, çalışan çiviler, ustaların komutları,türküler...) her neyse, kısaca bugün güzel bir gün ve Doruk uyuyor. Dolayısıyla işe koyulma zamanı!

Nerede kalmıştık? Pazar araştırması. Öncelikle bir haftamı ürün ya da fikir arayarak geçireceğim! Şimdi işe koyulma zamanı, şans dileyin!

4 Şubat 2014 Salı

Fikirler

Yeni bir iş kurmak farz oldu. Nasıl olacağı konusunda araştırmalara başladım ama açıkçası korkum yapamamaktan değil, yapacak enerjiyi bulamadan katta bırakmaktan! Hayatımda birçok lakta kalmış şeye eklensin istemiyorum. Bir an evvel şu işe girişmeliyiz ve çok ciddi bir çalışma gerektiriyor.

Yapılabilecekler için bir liste oluşturmalı ve plan yapmalıyız. Sonrasında da fizibiliteye geçer, projenin yapılabilitesini ölçeriz. Yanında çeviri ve özel ders işlerini de paralel olarak götürmeyi başarırsam, kredi ödemeleri ve kendi kendini çevirme döneminde sıkıntı çekmemiş oluruz.

Öncelikle yeni bir işe başlarken yapılabilecekleri nasıl planlarız? Tabi ki yapabileceklerimizi ve becerilerimizi sıralayarak! 

Lojistik ve dış ticaret konusunda becerim ithal malzemeler satacak ya da yurt dışından piyasaya yeni bir ürün süreceksek işe yarayacaktır. 

İşin online mı yoksa pazarda somut bir market şeklinde mi yürüyeceğine karar vermeliyiz.

Sektörel beceriler konusunda ortağımın mağazacılık deneyimi çok işimize yarayabilir.

Her ikimiz de işin muhasebe ve kitap kısmını çalışıp halledebilecek kadar zekiyiz ve finansman kısmında sanırım güzel bir plan tutturduğumuzda kredi ile işe girişeceğiz.

Dolayısıyla işe Çin'den ürün ve franchising sitelerini araştırmaları başlıyorum. Umarım bloğumda bir başarı hikayesi yaratabilirim.

Kafamızda binlerce yapılacakla geçirdiğimiz günlere her gün bir yenisini eklerken, hayatımızda çoğu şeyi kaybettiğimiz o ergen cesareti ve çocuksu hayallerimizi gerçekleştirebileceğimize olan inancımızı yok saymamız nedeniyle kaçırıp ardından ağlıyoruz. Sabahtan ofise gidip bilgisayarının başında : Ah ulan ben kendi işimi yapardım aslında, şimdi kendimin patronu olmak vardı deyip saatler süren toplantıda üstlerine sunumlar yaptın? Belki de sunum yapacak kadar bile üstleriyle muhattap olamadığın bir memuriyete göz kırpan bilgisayar tıktıkları ile telefon zilleri arasında geçiyor ömrün... Cesaret etseydin yapabilir miydin kendi işini? Aman azıcık aşım kaygımız başım mı diyorsun? Nerden biliyorsun? Hiç denemedin ki!

20 Ocak 2014 Pazartesi

Kalp kalp kalp

Insan sinirlerini kontrol edebildiği sürece sivilizedir sanırım... Yoksa kontrol etmeye gerek yok mu? Karşındakinin seni tolere edebilmesi dünyada sahip olup olabileceğin en güzel şey olabilir. Neden mi bunlardan bahsediyorum? Hamilelik ve annelik çok uzun ve yıpratıcı bir süreç. Fiziken ve ruhen.yahu analarımız da onca çocuk doğurmuş hiç lohusa bunalımı yokmuş o zamanlar artizlenmeyin deme! İnan ki hayat kınadığın şeyleri yüzüne acı acı vurur, benim ömrümde deneyimlediğim en mükerrer aktivitedir, ne zaman kınasam dalga geçsem yaparım, başıma gelir. Yani hayatın kendince bir intikam alma şekli var kibirliden.
Bunca şey konuşuruz ederiz de kendimize bakmayız ya, biz hep mukemmelizdir çünkü... Insan psikolojisi ne garip, hemen kendini avutmak üzerine kurulu... Ama işte insan kendine de bakmalı biraz, ben nasılım peki demeli. Neyse... 

Şimdi sinirlendim diyelim, ne kadar hakim olabilirim kendime, nereye kadar hakim olabilirim... Çok şükür ki hakim olmadığımda bana tahammül edebilecek, hakim olmadığında tahammül edebileceğim insanlarla dolu çevrem. Tahammül edemediklerim bir bir elenmiş, hayatımda çekirdek en güzel insanlar kalmış, kredisi en bol olanı da hayatımı benimle paylaşmak üzere evime, yaşamıma güneş, oğluma baba olmuş. En şanslınız benim!